NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
يَعْقُوبُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
مُعْتَمِرٌ
عَنْ سَلْمٍ
يَعْنِي
ابْنَ أَبِي
الزَّيَّادِ
حَدَّثَنِي
بَعْضُ
أَصْحَابِنَا
عَنْ سَعِيدِ
بْنِ
جُبَيْرٍ
عَنْ ابْنِ
عَبَّاسٍ
أَنَّهُ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
لَا مُسَاعَاةَ
فِي الْإِسْلَامِ
مَنْ سَاعَى
فِي
الْجَاهِلِيَّةِ
فَقَدْ
لَحِقَ
بِعَصَبَتِهِ
وَمَنْ ادَّعَى
وَلَدًا مِنْ
غَيْرِ
رِشْدَةٍ
فَلَا يَرِثُ
وَلَا
يُورَثُ
îbn Abbas (r.a.)'dan;
demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) (şöyle) buyurdu;
"İslâm'da zînâ(ya
izin) yoktur. Câhiliyye döneminde bir kimse zînâ ederse, (bu zînâdan doğan
çocuk zînâ eden erkeğin) asabesine katılırdı. (Fakat İslâmiyyet geldikten
sonra) kim, zînâ sonucu dünyaya gelen bir çocuğu(n kendisine âit olduğunu)
iddia ederse (o kimse bu çocuğa) vâris olamaz, kendisine de (o çocuk
tarafından) vâris olunamaz."
İzah:
Ahmed b. Hanbel, I,
362.
Cahiliyye döneminde
halk cariyeleri satın alır ve onları para karşılığında zînâ yapmaya zorlarlar
ve cariyelerin zînâdan elde ettikleri paralan da ellerinden alırlardı. Daha
sonra câriye bir çocuk dünyaya getirir de cariyenin efendisi ve cariyeyle zînâ
eden kimse bu çocuğa sahip çıkmak isterlerse, çocuk zînâ eden adama verilir ve
çocuk o adamın asabesinden sayılırdı. Fakat islâmiyet gelince zînâyı
yasaklamış, zînâdan dünyaya gelen çocuğun kendisine âid olduğunu iddia eden
kimseler bu çocuğa sahip olma hakkından mahrum edilmiş, çocuk annesinin
nikâhlı bulunduğu kimseye veya annesinin efendisine nisbet edildiği gibi, zînâ
yapan kimsenin bu çocuğa vâris veya muris olması da önlenmiştir. Bu mevzüyu
2273 numaralı hadîs-i şerifte inşallah tekrar ele alacağız. Bu hadîsin
senedinde ismi zikredilmemiş bir râvî bulunduğu için bu hadîs zayıftır.[bk.
el-Fethu'r-rabbanî, XVII, 18.]